19 Temmuz 2013 Cuma

DÜRÜSTLÜĞE ÇAĞRI: SİTTİN



Okulda en sevdiğim ve halâ da ilişkimin devam ettiği, saygıda kusur etmemeye çalıştığım hocamla muhabbetimiz şöyle başlamıştı: Girdiğim sınavda arkalı önlü üç kâğıt, yani altı sayfa cevap yazmıştım. Aldığım not sıfır (0) idi ve nedenini merak ettiğim için hocamı ziyaret etmiştim. Kâğıdımı bulup çıkardıktan sonra, "Hatırladım, çok mükemmel kâğıt vermişsin..." dedi. "Hocam ama sıfır aldım?" deyince, "Evet yazdıkların çok iyi, çok önemli. Ama benim sorduğum soruyla hiç mi hiç alakası yok!" demişti... O an benim için çok önemliydi, halâ da öyle...

Bu ülkede okuduğunu anlama sorunu var. Anlasa da işine geldiği gibi yorumlama sorunu var. Soru, en iyi çalıştığı yerden gelmeyince, gene de çalıştığı yerden cevaplama sorunu var.




Vakıa:

1. İran BOP projesinin eşbaşkanı olmadığı gibi karşı da olduğu için şimdilik sıkı duruyor. İran'dakilerin biraz daha beklemesi gerekecek (Doğu Kürdistan).

2. Irak'ın Kuzeyinde bir Federe Kürt devleti kuruldu (Güney Kürdistan).
3. Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetinin bir dış politika başarısı olarak kurulmak üzere. Yazıyı tamamlamıştım ki, ajanslara düşen görüntülü haberlere göre artık Suriye sınırımızda PKK bayrağı dalgalanmakta (Batı Kürdistan).
4. Türkiye sınırları içinde adım adım bir Kürt devletine doğru gidilmekte (Kuzey Kürdistan).

Siyasilerin oyalama beyanatlarına, medyanın "herşey güzel olacak" haberlerine kanmamak gerektiğini söyleyip duruyoruz. Çünkü PKK yöneticilerinin söyledikleri, yaptıkları ortada... Ortada değil diyenler "kör parmağım gözüne" deyimini de anlamayanlardır. Adına "barış süreci" dedikleri şeyi Hükümetin emrindeki medyadan takip edenler aldanmaya mahkûmdur...

* * *

Kürt arkadaşlarım, dayanamayıp eleştirilerimi eleştiriyorlar. Onlara şunu söylemek istiyorum: İyi de benim derdim sizi niye bu kadar geriyor? PKK'nın ne istediği umurumda değil ki; her zaman birileri çıkıp bir şeyler isteyebilir... Ben, Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil eden Hükümetle ilgileniyorum. Şimdilik, ama şimdilik mücadelem Hükümetle. Çünkü benim adıma benim ülkemi gâh babalar gibi pazarlayarak, gâh açıktan peşkeş çekerek vatan duygusunun namusunu çiğnemekte ve çiğnetmektedirler.

Ama size bir çağrım var: Artık kendinize karşı da, topluma karşı da dürüst olun. Artık orta bir yerlerde gezinerek kimsenin kafasını bulandırmayın.

Hem kavmiyetçi bir kalkışmadan yana durup, hem de insanları ırkçılıkla suçlamaya utanmıyor musunuz? dedikten sonra;

Söyleyin; siz coğrafyasıyla bütünleşik, etnik ve dini unsurların zikredilmediği sosyal bir hukuk devletinden yana mısınız, yoksa bağımsız bir Kürdistan'dan yana mı? Bu soruya cevabınız sizin dürüstlüğünüzü belirleyecektir. Çünkü hem "biz sadece demokrasi istiyoruz" deyip hem de PKK'nın yanında konuşlanıyorsanız ya PKK'yı bilmeyen cahillersiniz ya da bizi yalanlarla kandırmaya çalışan sahtekârlar. Artık delikanlı gibi, neyseniz açık açık söyleyin. Hem Kürdistan kurulsun der, hem de ama ben İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de Kürdistan'ı ve kavmiyetçiliği savunan biri olarak yaşayayım derseniz iç savaşa davetiye çıkarırsınız. "Doğu bizim, Batı hepimizin" saçmalığının ne kadar tahrik edici olduğunu görmüyor musunuz? Neden "her taraf hepimizin" formülü üzerinde çalışmıyorsunuz?...

Hem bir yandan din ve mezhep, bir yandan kavimler arası savaş çıkarıp hem de barışın geleceğini söylemek tarih bilmemenin yanında tahrik edici bir küstahlıktır da. Bunu, ne Hükümet yandaşları ne de PKK yandaşları anlamak, görmek istemiyor nedense...

PKK'nın da Kürdistan gibi bir talebi olmadığını, sadece daha çok demokrasi istediğini söylüyorsanız, (yüzlerce saymak mümkün) ama aşağıdaki birkaç olay ve olguyu nerenize sokacaksınız?

Duran Kalkan, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde görüntülenen PKK’lı ‘asayiş’ gruplarına ilişkin, ''Kürt kendini savunmayacak mı? Süreç ilerlerse Kürtlerin asayişleri de, polisleri de, savunma kuvvetleri de olacak. Bunlar sadece Türk’ün hakkı değildir" derken ne demek istemiştir?

ÖSO ile yaşanan çatışmalar sonucu ölüm ve yaralanmaları protesto etmek amacıyla yürümek isteyen Ceylanpınarlılar polis tarafından engellenerek, ablukaya alındığında, engellemeye tepki gösteren Urfa Milletvekili İbrahim Binici, "Unutmayın, sınırlarınızı tanımıyoruz. Her iki taraf da Kürdistan'dır. Böyleydi, böyle kalacak" derken hangi demokrasinin geleceğini müjdelemektedir? Bu kafayla Manisa'ya da demokrasi gelecek mi?..

Bundan sonrası hem AKP yandaşlarına hem de PKK yandaşlarına.

Apo, "2003 yılı PKK ve KCK’nin kendini demokratik modernite kuramı çerçevesinde resmen ilan ettiği dönemin başlangıcını ifade eder" demişti. Peki Başbakanın Danışmanı ve AKP MKYK Üyesi Yasin Aktay "Öcalan geleceği iyi okuyor, talepleri makul" derken kendi kalesine gol attığını mı düşüneceğiz? Veya "bu takım bizim takım değil" diyebilecek miyiz?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder