29 Temmuz 2013 Pazartesi

VASATA TABİ OL, MUTLU OL

Yaşamla uyumlu olmak, yani vasatı kabullenmek neden bu kadar önemli ki? Üstelik başkalarının da, eşimizin dostumuzun da onu yakalaması için neden çırpınıp dururuz?..

Capcanlı, koşturarak, bol bol kazanarak yaşayanlara bakınca ne kadar da yaşamın içinde olduklarını düşünürüz çoğu zaman. Oysa yaşama bütün gücümüzle abanırken aynı zamanda kafamızı banmış, o kadar içine girmiş ve yaşamın kendisini ıskalamış oluyoruz çoğu zaman... Vasata dahil olmayan, olmak istemeyen her insan muhalefetinden yapmaz bunu, ama her muhalifin vasata itirazı olduğu doğrudur. Haklı veya haksız, doğru veya yanlış. Oturduğu yerden eylem tavrı geliştirenlerin, yani söyleyecek söz biriktirenlerin toplumdan, dolayısıyla yaşamdan uzak olduğu da doğrudur. Bu, muhalefet etmek lanetli olmaktır demek değil ki...


Muhalif, tembellikten yapmaz muhalefetini. Aksine yaşama muhalif olmak yorar insanı. Hem zihinsel faaliyet gerektirir, hem de eylem. İşte bu yüzden, vasatın teğet geçtiği yaşamı hissetmenin en iyi yollarından biridir muhalefet...

* * *

Şüphe ile muhalefet el ele, kol kola yürür. Kıssalarda da tarihsel belgelerde de şüphenin, muhalefetin ve muhalifin öyküsü çoktur. Her şeyden önce elma muhalif bir imgedir; öyle ki, sürgün gerektirir paylaşımı. Aslında doğuştan muhaliftir insan, sonradan dize getirilmiştir. Doğada kendi kendini ehlileştirmiş tek varlıktır belki de...

Mucit mevcut bilgilere başkaldırmadan, onlara karşı şüphe geliştirmeden ve onlara muhalefet etmeden nasıl yapabilir icadını?..

Mevcut inanca şüphe duymayan nasıl söyler ki, dünya dönüyor? Muhalif olmayan söyleyebilir mi “siz isteseniz de istemeseniz de dönüyor” diye?..

Hangi imanı sarsılmaz olanın kafasına düşen elma yer çekimine bir çağrışımdır?..

Kendi gücüne muhalefet etmeyen kaç komutan vardır halâ anılıyor olan?..

Vasatı yücelten kaç kişi sanatçı diye anılmıştır?..

Hangi peygamber “halk öyle inanıyorsa bir bildiği var” deyip kulağını kapatmıştır kalbinin sesine, yarılırken kalbi ortadan? Ortaya atılıp da “sizi kandırıyorlar, inandıklarınız yalan” demeyen kaç peygamber vardır?..


Vasatı yücelten kaç filozof vardır ki, adı halâ anılıyor olsun? Hangi sahtekârdır o ki, “Tanrı'nın eylemleri Tanrı'nın eylemleri oldukları için mi iyi, yoksa yaptığı şeyler iyi olduğu için mi Tanrı iyi?” sorusuna kafa çatlatmadan teolog olmuş vaaz vermektedir?..

Muktedire tabi ol, inanca tabi ol, içine doğduğun neyse tabi ol, gelene tabi ol, gidene tabi ol...

Şair meydan okumuştu oysa: Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder