Ramazan gelince yine aynı gevezelikler başladı.
CHP'li biri iftardan önce su içmiş, bak demek ki oruç tutmuyormuş (habere ait
görüntülerin 2011'e ait olduğu falan ilgilendirmiyor beni, isterse bugün
yanıbaşımda olsun). Baykal 17 yaşından beri oruç tutarmış, demek ki dindar bile
sayılabilirmiş. Egemen Bağış iftar programında çok güzel demokrasi vaazı çekmiş
falan...
Siyasetçilerin ne kadar da Müslüman oldukları, ne
zaman ve nasıl ibadet ettikleri neden bizi bu kadar ilgilendiriyor? Eğer iyi
dindar olmak devlet yönetmeye ehil olmak anlamına geliyorsa toplumun çoğunun
"dindar" hem de "çok dindar" kabul ettiği, ne bileyim
Fethullah Gülen olur, Nakşibendi şeyhi olur, televizyonda iftar programı yapan
ilahiyatçılardan biri olur vb, neden doğrudan devletin tepesine çıkarmıyoruz?..
* * *
Kırk takla atmaya gerek yok, soru şudur: Bir
ülkede, devlet (devleti yönetenler) ve yönetmeye aday olanlar imaen de olsa, "bireysel
ve toplumsal ilişkilerimizi İslam belirlemeli" derse, o ülke demokratik
bir ülke olur mu?
Neden kendisine ait din ve ahlâk anlayışı
insanlara dayatılırken ve başkalarının ahlak anlayışları ve yaşam biçimleri
aşağılanırken bir vücut çalımı atılıp "demokrasi" en yüce kavram gibi
sunuluyor? Kutsal olan din ise ve onun öngördüğü gibi yaşamak da
"başkaları"na teklif edilebilir, daha önemlisi dayatılabilir bir
yaşam biçimi ise demokrasiyi bunun neresinden tutarak içine yerleştireceğiz?
Kutsal olan demokrasi ise, önce "demokrasi neden kutsaldır"
gösterilmeli değil mi? Demokrasi, sadece kutsal için bir kılıf, bir oyun ve
oyalamaca ise bu ikiyüzlülüğü, sahtekârlığı, yalanı dolanı neresinden tutup
İslam'ın içine sokacağız?
* * *
"Sen kimsin de bize akıl veriyorsun"
diyecekler ama, ben yine de söyleyeyim. Zaten niyetim akıl vermek değil
dürüstlüğe çağırmak.
İslamcı kardeşlerim; eğer gayeniz "İslami
yaşam tarzı"nın (bunun ne ve nasıl olduğuna karar vermişsinizdir herhalde)
bütün toplumu kuşatması ise insanları tek tek ikna etmeniz gerekiyor. Ya da
zoraki bir yönetim tarzı benimsemelisiniz ki, öyle bir durumda demokrasinin
"d"sini bile zikretmeniz demokrasiye küfürdür.
Eğer seçim yoluyla gelip böyle birşey yapmaya
kalkarsanız, ama ikna edemediğiniz %1'lik bir kesim kalmışsa, onlara kendi
inancınızı ve yaşam biçiminizi dayatamazsınız. Eğer dayatırsanız demokrasinin
"d"sini zikretmeniz demokrasiye küfürdür.
Eğer "demokrasi kutsaldır" derseniz bu
İslam'a küfürdür.
Ya Seyyid Kutub'un Yoldaki İşaretler'de sarahatle açıkladığı gibi Müslümanlığı ve
"İslam davası"nı aynı zamanda kendi içinde daha tutarlı bir yöntem
sahibi olmak görür, demokratik kurum ve işleyişlerle bağlantısız bir yol
çizersiniz, ya da demokratik yöntemlerin caizliği üzerine bin dereden
getirdiğiniz rivayetlerle gevezeliğe devam eder, aynı sisteme namaz kılanlar,
oruç tutanlar başkanlık ediyor diye artık "sistem" taraftarı olur
"İslam davası" güdenleri kandırırsınız.
* * *
Eğer derdiniz demokrasi ise kusura bakmayın, laik olmayan demokrasi güdük bir demokrasidir. Hem kendinizi, hem de başkalarını kandırmayı bırakın. Laik demokrasilerde devlet, vatandaşıyla "vatandaşlık" dışında bir bağ aramaz, aramamalıdır. Vatandaşının ne etnik kökeni, ne dini ve mezhebi, ne de yaşam biçimi devleti ilgilendirmez.
Eğer derdiniz, davanız "İslam'ın hüküm
bulması" ise, delikanlı gibi insanları kandırmadan, açık açık söyleyin.
Türkçede iki yüzlü, özü sözü bir olmayan için çok laf ve birçok küfür vardır.
Ama ben başka bir şekilde anlatmak istiyorum: Nifak sahibi olmanın ism-i faili,
münafıktır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder