Hükümet, bütün dikkatleri Mısıra toplamak için özel
bir gayret içinde. Gezi protestocularını darbecilikle suçlama balonu sönünce
kendine yeni bir mağduriyet kapısı aralamış gibi: "Darbe kötüdür,
berbattır." Ama en çok da "İhvan-ı Müslimin'e yapılırsa iğrençtir."
Darbeyle gelmiş olması şimdi hiç yokmuş gibi davrandığımız BOP'un bir
sonucu değil miydi yahu? Ee, eşbaşkan olduğumuza göre iyiydi. Şimdi BOP'u elimize ayağımıza
bulaştırıp eşbaşkanlığı "ben oldum" havasında çar çur edince darbe
çok kötü oldu birden. "BOP iyidir, darbe kötüdür." Bu insanları aptal
yerine koyan bir önermedir. İkisi de kötüdür; hatta son yıllarda tüm Ortadoğu'da
olup biten ikincisi gibi şeyler birincisinin sonucudur...
1960 darbesi felaket olmuştur. Doğru, olmuştur. 1980
darbesi ne kadar da gaddardır. Doğru gaddardır. 28 Şubat çok iğrençtir. Doğru,
iğrençtir... Peki 1960 darbesi olmasaydı "milli görüş" diye bir
hareket doğabilir miydi acaba? 1980 darbesinde ne zararınız oldu? Şimdiki gayri
resmi koalisyon ortağınızın liderinin darbenin üzerinden henüz bir ay geçmeden
yazdığı yazılar arşivlerde duruyor. "Ya biz zaten bilen sizleri değil,
bilmeyen seçmenimizi kandırmaya çalışıyoruz" diyorsanız; biliyoruz, biz de
zaten onları uyandırmaya çalışıyoruz. 28 Şubat'a nolmuş peki? Karşı mı
gelmişsiniz? Aksine, o gün alınan kararların ilk uygulayıcısı olarak gömlek
değiştirmiş, uluslararası zinde güçlerle kanka olmuş ve tek başınıza iktidar
olmuşsunuz...
Özgür Mumcu özetlemiş: "Türkiye'de olmayan
darbe çağrısı ve tehlikesi üzerinden mağduriyet devşirilemeyince Mısır'daki darbeye
sarılmak gibi bir siyaset izleniyor..." İyi de ne alakası var, demeyin;
yazarıyla çizeriyle, vekiliyle bakanıyla bu konuda pek bir mahirdir Hükümet.
Hele onun başı nerede darbe, nerede Allah, nerede cami, nerede içki, nerede
örtü mağduriyeti yaratacağını çok iyi bilmektedir. İşin doğrusu çok şey
bilmediğini hemen herkes bilmektedir. Ama doğrusu, adam o az bilgiyi nasıl
kullanacağını çok iyi bilmektedir. Helal olsun mu demek lazım, zıkkım olsun mu
demek lazım yıllardır kararsızım.
* * *
Mısırla yatıp Mısırla kalkan Hükümetten Kerkük ve
Suriye'deki Türkmenler, Doğu Türkistan'da olup bitenler hakkında bir siyaset
geliştirmesini beklemek saflığın ötesinde olur. Oraları geçtik, içeride olup
bitenler de Tahrir ve Taksim ekseninde güme götürülmeye çalışılıyor. Doğu ve
Güneydoğu'da fiili bir özerklik ilan edilmiş gibi. Belediyeler, başka bir
devletin kuruluşuymuş gibi davranıyor. Oralar Devletin egemenlik sahası
değilmiş gibi Hükümetin umurunda değil. Ya da olup bitenler "çözüm
süreci"nin bir parçası ve Hükümet Türk milletine korkunç yalanlar
söylemekte. İkincisi olduğunu biliyoruz, ama gel de bunu AKP'ye gönül
vermişlere anlat. Tatvan'da bir haftadır direklere PKK bayrağı ve Apo
posterleri asılmakta, başına bekçi dikilmekte, ama ne bir asker "bu
ne" diyebilmekte ne de bir toma kendilerini ziyaret etmekte. Egemenlik
sahanda başka bir bayrak sallandırılsın, ama bütün derdini "camiye
ayakkabıyla girdiler" diye özetle ve siyasi başarı bekle... Siyasi kazanç
açısından bir bildiği var ki böyle yapıyor, değil mi ama? İşte burada kime
küfretmek gerektiği, kime tükürmek gerektiği konusunda kararsızım. Eğer canım arkadaşım
AKP yandaşlarına gelirse tükürüğüm, zahmet olacak ama rahmet saysınlar
lütfen...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder