Okulda
en sevdiğim ve halâ da ilişkimin devam ettiği, saygıda kusur etmemeye
çalıştığım hocamla muhabbetimiz şöyle başlamıştı: Girdiğim sınavda arkalı önlü
üç kâğıt, yani altı sayfa cevap yazmıştım. Aldığım not sıfır (0) idi ve nedenini
merak ettiğim için hocamı ziyaret etmiştim. Kâğıdımı bulup çıkardıktan sonra,
"Hatırladım, çok mükemmel kâğıt vermişsin..." dedi. "Hocam ama
sıfır aldım?" deyince, "Evet yazdıkların çok iyi, çok önemli. Ama
benim sorduğum soruyla hiç mi hiç alakası yok!" demişti... O an benim için
çok önemliydi, halâ da öyle...
Bu
ülkede okuduğunu anlama sorunu var. Anlasa da işine geldiği gibi yorumlama
sorunu var. Soru, en iyi çalıştığı yerden gelmeyince, gene de çalıştığı yerden
cevaplama sorunu var.
Vakıa:
1.
İran BOP projesinin eşbaşkanı olmadığı gibi karşı da olduğu için şimdilik sıkı
duruyor. İran'dakilerin biraz daha beklemesi gerekecek (Doğu Kürdistan).
2.
Irak'ın Kuzeyinde bir Federe Kürt devleti kuruldu (Güney Kürdistan).
3.
Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetinin bir
dış politika başarısı olarak kurulmak üzere. Yazıyı tamamlamıştım ki, ajanslara
düşen görüntülü haberlere göre artık Suriye sınırımızda PKK bayrağı
dalgalanmakta (Batı Kürdistan).
4.
Türkiye sınırları içinde adım adım bir Kürt devletine doğru gidilmekte (Kuzey
Kürdistan).
Siyasilerin
oyalama beyanatlarına, medyanın "herşey güzel olacak" haberlerine
kanmamak gerektiğini söyleyip duruyoruz. Çünkü PKK yöneticilerinin
söyledikleri, yaptıkları ortada... Ortada değil diyenler "kör parmağım
gözüne" deyimini de anlamayanlardır. Adına "barış süreci"
dedikleri şeyi Hükümetin emrindeki medyadan takip edenler aldanmaya
mahkûmdur...
* * *
Kürt
arkadaşlarım, dayanamayıp eleştirilerimi eleştiriyorlar. Onlara şunu söylemek
istiyorum: İyi de benim derdim sizi niye bu kadar geriyor? PKK'nın ne istediği
umurumda değil ki; her zaman birileri çıkıp bir şeyler isteyebilir... Ben,
Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil eden Hükümetle ilgileniyorum. Şimdilik, ama
şimdilik mücadelem Hükümetle. Çünkü benim adıma benim ülkemi gâh babalar gibi
pazarlayarak, gâh açıktan peşkeş çekerek vatan
duygusunun namusunu çiğnemekte ve çiğnetmektedirler.
Ama
size bir çağrım var: Artık kendinize karşı da, topluma karşı da dürüst olun.
Artık orta bir yerlerde gezinerek kimsenin kafasını bulandırmayın.
Hem
kavmiyetçi bir kalkışmadan yana durup, hem de insanları ırkçılıkla suçlamaya
utanmıyor musunuz? dedikten sonra;
Söyleyin;
siz coğrafyasıyla bütünleşik, etnik ve dini unsurların zikredilmediği sosyal
bir hukuk devletinden yana mısınız, yoksa bağımsız bir Kürdistan'dan yana mı?
Bu soruya cevabınız sizin dürüstlüğünüzü belirleyecektir. Çünkü hem "biz
sadece demokrasi istiyoruz" deyip hem de PKK'nın yanında konuşlanıyorsanız
ya PKK'yı bilmeyen cahillersiniz ya da bizi yalanlarla kandırmaya çalışan
sahtekârlar. Artık delikanlı gibi, neyseniz açık açık söyleyin. Hem Kürdistan
kurulsun der, hem de ama ben İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de Kürdistan'ı ve
kavmiyetçiliği savunan biri olarak yaşayayım derseniz iç savaşa davetiye
çıkarırsınız. "Doğu bizim, Batı hepimizin" saçmalığının ne kadar
tahrik edici olduğunu görmüyor musunuz? Neden "her taraf hepimizin"
formülü üzerinde çalışmıyorsunuz?...
Hem
bir yandan din ve mezhep, bir yandan kavimler arası savaş çıkarıp hem de
barışın geleceğini söylemek tarih bilmemenin yanında tahrik edici bir küstahlıktır
da. Bunu, ne Hükümet yandaşları ne de PKK yandaşları anlamak, görmek istemiyor
nedense...
PKK'nın
da Kürdistan gibi bir talebi olmadığını, sadece daha çok demokrasi istediğini
söylüyorsanız, (yüzlerce saymak mümkün) ama aşağıdaki birkaç olay ve olguyu
nerenize sokacaksınız?
Duran Kalkan, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde
görüntülenen PKK’lı ‘asayiş’ gruplarına ilişkin, ''Kürt kendini savunmayacak
mı? Süreç ilerlerse Kürtlerin asayişleri
de, polisleri de, savunma kuvvetleri de olacak. Bunlar
sadece Türk’ün hakkı değildir" derken ne demek istemiştir?
ÖSO ile yaşanan çatışmalar sonucu ölüm ve
yaralanmaları protesto etmek amacıyla yürümek isteyen Ceylanpınarlılar polis
tarafından engellenerek, ablukaya alındığında, engellemeye tepki gösteren Urfa
Milletvekili İbrahim Binici, "Unutmayın, sınırlarınızı tanımıyoruz. Her
iki taraf da Kürdistan'dır. Böyleydi, böyle kalacak" derken hangi
demokrasinin geleceğini müjdelemektedir? Bu kafayla Manisa'ya da demokrasi
gelecek mi?..
Bundan sonrası hem AKP yandaşlarına hem de PKK
yandaşlarına.
Apo, "2003 yılı PKK ve KCK’nin kendini
demokratik modernite kuramı çerçevesinde resmen ilan ettiği dönemin
başlangıcını ifade eder" demişti. Peki Başbakanın Danışmanı ve AKP MKYK
Üyesi Yasin Aktay "Öcalan geleceği iyi okuyor, talepleri makul"
derken kendi kalesine gol attığını mı düşüneceğiz? Veya "bu takım bizim
takım değil" diyebilecek miyiz?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder