Askere
gittiğimizde, kısa dönemleri bir köşede biriktirip biriktirip yeterli görünce
bir otobüse doldurdular. Kısa dönemler içinde en yaşlısı bendim, ama hiç
nezaket yok ki bebelerde, geçip doldurdular bankları. Evet, koltuk değil, bank
vardı. Herkes bindikten sonra bir uzman çavuş girdi ve gözüne kestirdiği birine
–sonra öğrendik ki adam savcı imiş– “sen kalk bakayım” dedi. Adam da kuzu kuzu
kalktı ve uzman çavuş geçti oturdu. Ben duramadım tabii, “Niye kalkıyorsun? Ve
sen, sen niye kaldırıyorsun çocuğu?” Önce şaşıran çavuş “Sen komünist misin
kardeşim?” demez mi? “Nereden öğrendin komünizmi bilmiyorum ama buysa, evet
komünistim” dedim...
Koca
adamları akşamları toplayıp çoğu zaman bir astsubayın verdiği seminerlere
mahkûm ediyorlardı. Bir akşam, şimdi konusunu hatırlayamadığım tarihi bir olayı
anlatırken, ben yine dayanamadım ve “Bu anlattığınız yanlış. Şu şu kaynaklarda
da gösterildiği gibi olay öyle olmamıştır” deyiverdim. Hay diline eşşek arısı
sokasıca, bırak ders bitsin, git yat. Sana ne laa!? Astsubay Başçavuşumuz çok güzel
verdi ağzımın payını: “Yavrum sen komünist misin?” Ne diyeceğim ki şimdi? “Ne
alakası var?” İyi oldu bu sorum aslında, çünkü “sen çık dersten” dendi ve gidip
bir güzel uyudum... O kısa dönem arkadaşlar her defasında “başımızı fena
ağrıtacaksın” diye hep kıl oldular bana...
Dağıtım
olduk ve Tugay Karargâh Bölüğüne verdiler. Görev olarak da Harekât Şubede
yazıcı. Tekmil verip kendimi tanıttım. Kurmay Albay memleketimi, mezun olduğum
okulu sordu ve cevapladım. “Vaay, demek komünistsin öyle mi?” Bir daha olması
enteresan geldi bana. Noluyor lan! Bunlara burada ne yediriyorlar acaba? diye
düşünürken, “Nereden çıkardınız komutanım?” demiş bulundum. “Benim kardeşim de
Mülkiyeli oğlum. Biliyorum, hepiniz komünistsiniz!” Ardından bölük komutanını
aradı ve “komünist yazıcı istemiyorum, yenisini gönder” deyip kapattı... Neyse,
bölük komutanı da kıl ya, ben gene de iki hafta orada yazıcılık yaptım;
hikâyesi uzun. Sonra Maliye Bütçe Şube Müdürlüğüne geçtim...
Komünist
olmam perçinlendi. Sekiz ay boyunca bütün Tugay'da en azılı komünist olarak
tanınan ben, hiç gocunmadım bu işten. Çok da işime yaradı böyle bilinmek...
Uzun dönem yakın bir arkadaşımla aynı gün terhis olunca Ağrı'dan Erciş'e beraber
geçtik ve arkadaş bir kaç gün misafirimiz oldu. Yedi sülalemin ülkücü, yer yer
de dindar olduğunu görünce “Abi sen komünist değil miydin? Ben sandım ki
aileden geliyor bu komünistlik.” Ne desem ki? “Boş ver abi, gel bahçeye gidip
bir semaver çayı içelim.” İsmini vermiyorum, ama mutlaka okuyacaktır bu yazıyı.
Öpüyorum seni kardeşim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder