Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, hayatının önemli bir kısmını
cephelerde geçirmesine rağmen bir rivayete göre 4, bir rivayete göre 6 bin kitap okumuş, altlarını çizmiş, notlar
düşmüştü. Mahallemizin 50 kitap bile okumamış imamı, at üzerinde silah çatarken binlerce kitap okuyana, "ya istiklal ya ölüm" deme cesareti göstermiş bir Türk kahramanına “ayyaş” deyip burun kıvırdığında, bindiği at üstünden
atmıştı onu...
*
* *
Genç,
idealist, iyi okuyucu biriyken ve Platon’un “Devlet”ini okur iken; acaba bizim
devlet adamlarımız bu tür metinleri okuyor mu diye düşünmüştüm. Oysa 2500 yıl
önce yaşamış birinin “devlet” üzerine söyledikleri neden bizim için önemli
olsun ki, değil mi ama?..
Yaklaşık
4 yıl bir siyasi liderin özel kaleminde görev yaptım. O göreve başlamadan,
siyasi partilerin gece-gündüz çalışan, tüm siyasi fikirlerden ve dünyadan
haberdar olan ve bunun üzerine siyasi proje üreten kadroları olduğunu
zannederdim. Acı acı gördüm ki bırak dünyada ne olup bitiyor, neler yazılıp
çiziliyor, Yüksek Seçim Kurulu’ndan gelen resmi belgeleri arşivlememişlerdi. O
kadar ilgililerdi yaptıkları işe...
Kendi
gözlerimle seyredip, kendi kulaklarımla dinlemesem “yok canım, o kadar da olmaz
artık” diyebilirdim, ama gördüm ve işittim. Çıktığı canlı yayında, okuduğu
yazarlar sorulduğunda Necip Fazıl —NiFaK— dedi, ikinci bir isim sayamadı. Ve o
adam sonra Türk cumhuruna REİS oldu iyi mi?..
İbn-i
Haldun’u okumamıştı, Montesquieu’yu, belki de bir şarap markası zannettiği için
uzak durmuştu. Rousseau'dan bahsedilse bir futbolcu ismi zannedebilirdi. Ömer
Hayyam gökbilimci değil belli ki sadece ayyaş bir küfürbaz, Darwin ise şeytanın
ortağı bir kâfirdi. Nesimi değil mi ki bir Kızılbaş, Shakespare züppenin
tekiydi. “İnsan, düşünen bir hayvandır” diyen Descartes hadi dinimize
küfretmişti diyelim; ama “İnsan, isyan eden varlıktır”ın felsefesini yapan
Nurettin Topçu’ya da mesafeliydi. Niyazi Berkes dindar olmadığı için uzak
durulmuş, kindar olduğu için fesli meczubun yakın tarih sayıklamalarıyla
yetinilmişti…
Antikler
orada kalsın; ne bilim felsefesi için okunmazsa olmaz David Hume okumuştu, ne
de ahlak felsefesi üzerine Immanuel Kant. Hadi onlar gâvurdu, Hilmi Z. Ülken’in
“Aşk Ahlakı”nı okudu diyen RTE kılı çıkarsa, yalancının önde gidenidir…
Nizam’ül Mülk’ü eğer duydu ise, harflerine bakarak yanlış anladığına şüphe yok.
Nizam’ı TOMA, mülk’ü Ak-Saray zannetmiştir…
Sahih
midir değil midir bilmiyorum ama neticede söylenmiştir: Nasıl iseniz, öyle
yönetilirsiniz! Öyle mi olmalı? Elbette hayır. Gel gör ki “Bilgeler yönetmeli” diyen
filozoflar öleli çok oldu. “İşi ehline veriniz” diyen peygamberler de gitti. Millet,
onları dinlemediği için kaldı kendi ortalamasına. Cumhur, cahilliğini
övünülecek bir durum sayıyor ve cehaletiyle övünüyorsa, demedi demeyin; yıkımı
kaçınılmazdır. Çünkü Sokrates’ten Atatürk’e, Bilge Kağan’dan Muhammed’e, hepsi
de der ki: Cehalet en acı ölümüdür bir milletin!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder