Bu
devletin mazlumun, bu adı konmayan milletin de mağdurun yanında yer aldığı bir efsaneden
ibarettir. Devlet mazlumun yanında olsa, IŞİD’in değil Türkmenlerin ve
Yezidilerin yanında olur, muhannete muhtaç eylemezdi onları. Millet mağdurun
yanında olsa, çamurlu bot pozlarıyla siyasete başlamış, sonra Karun kadar
zenginleşmiş, Firavun kadar zalimleşmiş insanlara halâ mağdur muamelesi çekmez,
kendini ve yedi sülalesini kurtaracak yasaları bir gecede çıkaran siyasilere
destek vermezdi.
Bu
ülkedeki herkesi takip edecek, gözleyecek halim yok. Ancak şahitliğimden
biliyorum ki “tebellüğ” yazamayanların bürokraside yükseldiği, haberlerden
bildiğim “telekinezi” diyenlerin cumhurun başına baş danışman olduğu bir
ülkedir burası. Hatta ikinci bir yazar sayamayanların cumhura baş kesildiği bir
ülke… Yazık mıdır bu ülkeye? Bilmiyorum! Adı olmayan millet karar verecek… Ne
zaman karar verecek? Kendisine vahiy gelince. Vahiy gelecek mi? Müslümanların
iddiasıdır ki artık gelmeyecek!..
Çevremden
ve onların çevrelerinden biliyorum ki başörtüsü eylemlerinde hukuksuzluğa ses
çıkarmadılar. Ergenekon ve Balyozda hukuksuzluğa ses çıkarmadılar. Bugün “paralel”
diye yapılan cadı avında seslerini çıkarmıyorlar. Hep hukuksuzluk, hep katliam...
Hep seyir, hep zevk ü sefa… Üç kuruşluk koltuklarına beş yıl daha yapışmak için
haktan ve adaletten şaşmalar falan işte, iyi bildiğiniz... Bir ülke nasıl mı
yıkılır? İşte böyle; usul usul, alıştıra alıştıra. Şahsiyetini ve ahlakını sata
sata…
*
* *
Özal
döneminde genç bir idealist olarak muhaliftim. Bütün vukuatları bir yana, “memurum
işini bilir” sözü, devletin en tepesinde birinin ahlaksızlığı meşrulaştırması affedilir
bir nane değildi. Mesut, bütün bilgi birikimine rağmen, gerçekten de ayık gezmediği
ve kumar tutkusundan vazgeçmediği için muhaliftim. Tansu, zabıtaya “merhaba
asker” dediği gün muhaliftim, ama “ablanızın bıddığı hepinize kurban olsun”
dediğinde çok gülmüştüm. Bir ilin genelev patroniçesi aday gösterilmesi
karşılığında rüşvet olarak Özer’e bir milyar verdiğinde ve baraj altı kalınca
onu geri istediğinde bütün Çiller ailesine çok küfretmiştim… Öncekilerin
basiretsizliği, hırsızlığı, vurdumduymazlığı yüzünden geldi bu AKP belası! Şu
da var ki; evet, hep muhaliftim, ama hiç bu kadar muhalif olmamıştım!..
Müzmin
muhalifim anlayacağınız. Doktora tezi yazsaydım eğer, “muhalif olmayan
şerefsizdir” tezini işlerdim. Elimde o kadar veri var ki, dünyanın en itibarlı
hakemli dergisinde başyazı olurdu bu.
İddiamın
arkasındayım: Bu ülkede devlet hırsız ve acımasız, millet menfaatçi ve münafıktır!..
(Bu hukuksuzluk ve şerefsizlik için bu yazıya uygun bir resim bulanamamıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder