2 Eylül 2014 Salı

SAYIKLAMA


Bu devletin mazlumun, bu adı konmayan milletin de mağdurun yanında yer aldığı bir efsaneden ibarettir. Devlet mazlumun yanında olsa, IŞİD’in değil Türkmenlerin ve Yezidilerin yanında olur, muhannete muhtaç eylemezdi onları. Millet mağdurun yanında olsa, çamurlu bot pozlarıyla siyasete başlamış, sonra Karun kadar zenginleşmiş, Firavun kadar zalimleşmiş insanlara halâ mağdur muamelesi çekmez, kendini ve yedi sülalesini kurtaracak yasaları bir gecede çıkaran siyasilere destek vermezdi.

Bu ülkedeki herkesi takip edecek, gözleyecek halim yok. Ancak şahitliğimden biliyorum ki “tebellüğ” yazamayanların bürokraside yükseldiği, haberlerden bildiğim “telekinezi” diyenlerin cumhurun başına baş danışman olduğu bir ülkedir burası. Hatta ikinci bir yazar sayamayanların cumhura baş kesildiği bir ülke… Yazık mıdır bu ülkeye? Bilmiyorum! Adı olmayan millet karar verecek… Ne zaman karar verecek? Kendisine vahiy gelince. Vahiy gelecek mi? Müslümanların iddiasıdır ki artık gelmeyecek!..

Çevremden ve onların çevrelerinden biliyorum ki başörtüsü eylemlerinde hukuksuzluğa ses çıkarmadılar. Ergenekon ve Balyozda hukuksuzluğa ses çıkarmadılar. Bugün “paralel” diye yapılan cadı avında seslerini çıkarmıyorlar. Hep hukuksuzluk, hep katliam... Hep seyir, hep zevk ü sefa… Üç kuruşluk koltuklarına beş yıl daha yapışmak için haktan ve adaletten şaşmalar falan işte, iyi bildiğiniz... Bir ülke nasıl mı yıkılır? İşte böyle; usul usul, alıştıra alıştıra. Şahsiyetini ve ahlakını sata sata…

* * *

Özal döneminde genç bir idealist olarak muhaliftim. Bütün vukuatları bir yana, “memurum işini bilir” sözü, devletin en tepesinde birinin ahlaksızlığı meşrulaştırması affedilir bir nane değildi. Mesut, bütün bilgi birikimine rağmen, gerçekten de ayık gezmediği ve kumar tutkusundan vazgeçmediği için muhaliftim. Tansu, zabıtaya “merhaba asker” dediği gün muhaliftim, ama “ablanızın bıddığı hepinize kurban olsun” dediğinde çok gülmüştüm. Bir ilin genelev patroniçesi aday gösterilmesi karşılığında rüşvet olarak Özer’e bir milyar verdiğinde ve baraj altı kalınca onu geri istediğinde bütün Çiller ailesine çok küfretmiştim… Öncekilerin basiretsizliği, hırsızlığı, vurdumduymazlığı yüzünden geldi bu AKP belası! Şu da var ki; evet, hep muhaliftim, ama hiç bu kadar muhalif olmamıştım!..

Müzmin muhalifim anlayacağınız. Doktora tezi yazsaydım eğer, “muhalif olmayan şerefsizdir” tezini işlerdim. Elimde o kadar veri var ki, dünyanın en itibarlı hakemli dergisinde başyazı olurdu bu.

İddiamın arkasındayım: Bu ülkede devlet hırsız ve acımasız, millet menfaatçi ve münafıktır!..

(Bu hukuksuzluk ve şerefsizlik için bu yazıya uygun bir resim bulanamamıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder