5 Mayıs 2014 Pazartesi

BİR YIKIM YASASI DAHA


Büyükşehir Belediyesi Kanununda 2012'de yapılan değişikliklerle 16 bin köy mahalle olmuştu. Bu değişikliklerle birçok şey değişmişti de, mesela şöyle bir şey de olmuştu: Köyler, tüzel kişiliklerini kaybetmişlerdi. Oysa köylerin tarım ve hayvancılık yapılabilsin diye vergi, su, elektrik, ortak otlak yerleri gibi avantajları vardır. Mahalle olunca bütün bu avantajlarını yitirdiler. Bu Kanun, köylüye atılan, dolayısıyla ülkenin tarım ve hayvancılığına atılan büyük bir kazıktır.

Yetmemiş olacak ki, gözü doymamış Hükümetimiz nur topu gibi bir Kanun daha doğurdu: Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu. Savunmalarına bakarsanız bu yasa sayesinde yılda 17 Milyar TL girecek cebimize. İşin tuhafı muhalefetten de önemli ölçüde destek aldı bu Kanun.

Kanuna göre; tarım arazileri miras yoluyla bölünemeyecek ve mirasçılar bir yıl içinde anlaşarak araziyi tek bir kişiye bırakacak. Anlaşma sağlanamazsa kardeşler birbirini dava edebilecek. Eğer dava açmazlarsa Tarım Bakanlığı onları dava edecek. Sulh hukuk hakimi tarafından belirlenen kardeşe devir yapılacak. Mahkeme tarım yapacak ehil birini tespit edemezse, en yüksek teklifi veren mirasçıya devir yapılacak. Arazinin tamamına konan kardeş diğerlerine paralarını verecek. Peki gariban köylü o parayı nasıl verecek? Devlet bankalarından kredi çekecek. Nasıl sonuçlar doğuracağını göreceğiz.

Bu işe yıllardır hazırlanıyorlardı. Yıllardır Tarımsal Danışmanlık adı altında bir sınav yapılıyor. Bu sınava emekli ziraat teknikerleri ve ziraat mühendisleri giriyor, başarılı olanlar “Tarımsal Danışman” oluyor. Peki köylü çiftçiler bu danışmanlardan faydalanabiliyor mu? Elbette hayır. Sadece şirketler istihdam edebiliyor bunları.

17 milyar TL kazanç sağlayacağız palavralarını geçiniz. Bu yasanın getireceği alternatif maliyete paha biçilemez.

Bu yasanın olası sonuçları neler olabilir:

1. İnsanların mülkiyet edinme hakkına tecavüz edilecek.

2. Kardeş kardeşe düşman olacak. Bazen kan gövdeyi götürecek.

3. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan her 10 köylüden en az 6'sı büyükşehirlere göçüp eğer iş bulabilirse amelelik yapacak. Bir inek, birkaç tavuk, birkaç dönüm araziyle geçimini sağlayan köylü aktif işsizler kervanına katılacak.

4. Kardeşine vermek için çektiği krediyi ödeyemeyen veya büyük araziyle baş edemeyen köylü, arazisini büyük tarım firmalarına satarak ya kardeşinin yanına göçerek işsizliğine ortak olacak ya da kendi arazisinde asgari ücretle artık ancak ırgat olarak çalışabilecek.

5. Satılığa çıkan arazileri kimler mi alacak? Genelde yabancı firmalar (Tarımsal Danışmanlık unvanını köylü Memet Ağa için hazırlamadılar anlayacağınız). Sektörün içinde olduğum ve hergün tarım haberlerini yakından takip ettiğim için biliyorum ki yabancı firmalar yıllardır Türkiye'de tarım arazisi bakıyor. Konya, Antalya, Balıkesir, Bursa, Iğdır gibi şehirlerde önemli tarım arazilerini satın alan birçok yabancı tarım firması var. Hatta kimisinin para vermesine de gerek yok. Mesela bize kimyasal şeker kakalayan Cargill, Bursa'da Hazine arazisine bedavadan kondu. Yabancılar sadece 2013'e kadar 21 milyon metrekare arazi satın aldılar. Bunun 5 milyon metrekaresi Antalya'da. Turizm şehri olarak bilinir ama en önemlisi müthiş bir tarım şehridir Antalya.


Genel Kurula inmesi an meselesi olan Şeker Kanunu da çıktı mı (ki Türkiye'de yaklaşık 7 milyon kişi şeker pancarından ekmek yiyor) yapılacak tek şey kalıyor: Köylüye de, tarıma da, hayvancılığa da “Allah'tan rahmet” dilemek.

Mitinglerde ne diyorduk? “Benim milletim istiyor yahu! Siz kimsiniz ki?!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder