Alevi
değilim ama olsaydım bununla gurur duyardım... Alevi değilim ama babamın adı Hüseyin, annemin adı Fatma ve sadece birkaç gün yaşamış ilk çocuklarının adı
Ali idi… Sene 1995 idi ve kardeşimin düğününe Ankara’dan Erciş’e, sevgilim ile
birlikte gitmiştik. Ağabeyim ve ablam semah yapmışlardı düğünde. Sevgilim, ağzı
açıkta “Siz Alevi misiniiiz?” diye sormuştu. Şaşırmasına şaşıran ben, “değiliz,
ama olsaydık sorun mu olurdu?” dedim. “Evet, bizde sorundur” dedi sert bir
tonlamayla…
* * *
Beğenin
beğenmeyin, Türklerin tarihi geçmişine, kültürüne —illa ki şart ise din— en
uygun dinî yorumdur Alevilik. Vahhabi kafalar, özellikle kadının Türk
kültüründe yerini bilmeyenler hep şaşkınlıkla ve sapkınlıkla karşılamıştır bunu.
Mesela Atatürk’ün kadına sağladığı yasal insanlık kazanımlarının aslında Türk
kültürü olduğunu bilmezler…
Tartışmaya
açıktır: Dini anlayışının özü Alevilik olan Türkler Sünni olduğunda daha çok,
daha fazla Müslüman olmadılar. Sadece dinlerini değil, kültürlerini de
değiştirdiler ve Arap kültürünü Türk kültürüne yeğlediler. Benim ismim dahil, bir
çoğumuzun ismi Arapça. Oysa Muhammed, peygamber olmadan da adı Muhammed idi.
Kaldı ki biz Türkler “Lan Muhammed gel buraya” dememek için onu Mehmet yapmıştık.
O kadar ince düşünceli bir millettik yani Sünni olduğumuzda bile. Muhammed’in
babasının ismi Abdullah idi... Yani? Yani bu “Müslüman ismi” muhabbeti bir
safsatadır diyorum. Hem de saçmalık. Araplar çocuklarına örneğin “Börklü” diyor
mu? Bu isim işi Araplaşmamızın sebeplerinden biridir. Türk isimlerinden
vazgeçip Arap isimlerini Müslüman ismi diye çocuklarımıza vere vere çok
Müslüman olacağımızı zannediyorduk ya, cahil idik dünyanın rengine kandık.
Türklerin
mezhebi olan Hanefilik Sünni bir mezhep değil idi evvelden. Şiilikle Sünnilik
arasında bir mezheptir Hanefilik, —ki İmam Ebu Hanife İmam Cafer-i Sadık’ın
öğrencisidir—. Zaten çocuğuna “Ali Osman” ismini koyan başka millet de yoktur.
Bu
ülkedeki İslamcılık akımı işte o Türk kültürünü Arap yobazlığına satışın doruk
noktasıdır. Arap yobazlığı diyorum, İslam tarihi okuyanlar bu yobazlığın ne
olduğunu biliyor olsa gerek. En önemli simgelerinden biri kara çarşaf ve “Allah
Ekber” diyerek çoluk çocuk ayırt etmeden insan öldürmeleridir.
Müslümanların
ismi ithal ikame olduğu gibi, Müslümancılık da ithal ikamedir. Bu ithal düşünce
Türk’ün İslam yorumuna da hep gıcık olmuştur. Mesela Nihal Atsız’ın İslam
yorumunu asla sevmez bu İslamcılar. Mesela Nurettin Topçu “Sosyalizm, çiğnendiği
zaman Allah’ın da affetmeyeceği kul hakkının müdafaasıdır” dediğinde bu “adam
sosyalist” deyip çıkmıştır işin içinden. Sosyalistler ise Türklük vurgusundan
ötürü “faşist” diyerek ötelemiş, itelemiştir kendisini. İşin özü, ithal manyağı
bir toplumuz eskiden beri. O yüzden cari açığımız 800 Milyar Doları geçmiş
durumda. O yüzden “Yerli Malı Haftası”na ithal kivi götüren çocuklarız biz…
İnsanoğlunun
tarihi savaşlarla geçmiştir, doğrudur. Biz Türkler de tarihimiz boyunca çok savaştık.
Ancak en kanlı savaşlarda bile ilkelerimiz vardı: Kadınlara ve çocuklara asla dokunmayacaksın!
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” deyip de bunu içten gelerek, anlamını
düşünerek davranmış tek Müslüman millet Türk milletidir. Bunu da İslam’a borçlu
değildir…
Bütün
bunlar nereden mi geldi aklıma? Anayasasında “demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devletidir” yazan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanının “gerçek
evlatlar” dediği eli silahlı, iğrenç mi iğrenç, sefil mi sefil, her türlü küfrü
hakeden şerefsizleri “o daha bir çocuk, o senin dinine göre bile masum sayılan
bir sabi” olana silah dayayıp poz verdiği zaman.
Ey
Türk, titre ve kendine gel. Tayyibana ve Arab’a de ki: Senin dinin sana, benim
dinim bana!..
Ve
dinle:
Ve
bir daha dinle:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder