19 Nisan 2014 Cumartesi

SÖZDE BEN BİR İNSAN OLMAYA GELDİM


Alevi değilim ama olsaydım bununla gurur duyardım... Alevi değilim ama babamın adı Hüseyin, annemin adı Fatma ve sadece birkaç gün yaşamış ilk çocuklarının adı Ali idi… Sene 1995 idi ve kardeşimin düğününe Ankara’dan Erciş’e, sevgilim ile birlikte gitmiştik. Ağabeyim ve ablam semah yapmışlardı düğünde. Sevgilim, ağzı açıkta “Siz Alevi misiniiiz?” diye sormuştu. Şaşırmasına şaşıran ben, “değiliz, ama olsaydık sorun mu olurdu?” dedim. “Evet, bizde sorundur” dedi sert bir tonlamayla…
* * *
Beğenin beğenmeyin, Türklerin tarihi geçmişine, kültürüne —illa ki şart ise din— en uygun dinî yorumdur Alevilik. Vahhabi kafalar, özellikle kadının Türk kültüründe yerini bilmeyenler hep şaşkınlıkla ve sapkınlıkla karşılamıştır bunu. Mesela Atatürk’ün kadına sağladığı yasal insanlık kazanımlarının aslında Türk kültürü olduğunu bilmezler…

Tartışmaya açıktır: Dini anlayışının özü Alevilik olan Türkler Sünni olduğunda daha çok, daha fazla Müslüman olmadılar. Sadece dinlerini değil, kültürlerini de değiştirdiler ve Arap kültürünü Türk kültürüne yeğlediler. Benim ismim dahil, bir çoğumuzun ismi Arapça. Oysa Muhammed, peygamber olmadan da adı Muhammed idi. Kaldı ki biz Türkler “Lan Muhammed gel buraya” dememek için onu Mehmet yapmıştık. O kadar ince düşünceli bir millettik yani Sünni olduğumuzda bile. Muhammed’in babasının ismi Abdullah idi... Yani? Yani bu “Müslüman ismi” muhabbeti bir safsatadır diyorum. Hem de saçmalık. Araplar çocuklarına örneğin “Börklü” diyor mu? Bu isim işi Araplaşmamızın sebeplerinden biridir. Türk isimlerinden vazgeçip Arap isimlerini Müslüman ismi diye çocuklarımıza vere vere çok Müslüman olacağımızı zannediyorduk ya, cahil idik dünyanın rengine kandık.

Türklerin mezhebi olan Hanefilik Sünni bir mezhep değil idi evvelden. Şiilikle Sünnilik arasında bir mezheptir Hanefilik, —ki İmam Ebu Hanife İmam Cafer-i Sadık’ın öğrencisidir—. Zaten çocuğuna “Ali Osman” ismini koyan başka millet de yoktur.

Bu ülkedeki İslamcılık akımı işte o Türk kültürünü Arap yobazlığına satışın doruk noktasıdır. Arap yobazlığı diyorum, İslam tarihi okuyanlar bu yobazlığın ne olduğunu biliyor olsa gerek. En önemli simgelerinden biri kara çarşaf ve “Allah Ekber” diyerek çoluk çocuk ayırt etmeden insan öldürmeleridir.

Müslümanların ismi ithal ikame olduğu gibi, Müslümancılık da ithal ikamedir. Bu ithal düşünce Türk’ün İslam yorumuna da hep gıcık olmuştur. Mesela Nihal Atsız’ın İslam yorumunu asla sevmez bu İslamcılar. Mesela Nurettin Topçu “Sosyalizm, çiğnendiği zaman Allah’ın da affetmeyeceği kul hakkının müdafaasıdır” dediğinde bu “adam sosyalist” deyip çıkmıştır işin içinden. Sosyalistler ise Türklük vurgusundan ötürü “faşist” diyerek ötelemiş, itelemiştir kendisini. İşin özü, ithal manyağı bir toplumuz eskiden beri. O yüzden cari açığımız 800 Milyar Doları geçmiş durumda. O yüzden “Yerli Malı Haftası”na ithal kivi götüren çocuklarız biz…

İnsanoğlunun tarihi savaşlarla geçmiştir, doğrudur. Biz Türkler de tarihimiz boyunca çok savaştık. Ancak en kanlı savaşlarda bile ilkelerimiz vardı: Kadınlara ve çocuklara asla dokunmayacaksın! “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” deyip de bunu içten gelerek, anlamını düşünerek davranmış tek Müslüman millet Türk milletidir. Bunu da İslam’a borçlu değildir…


Bütün bunlar nereden mi geldi aklıma? Anayasasında “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” yazan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanının “gerçek evlatlar” dediği eli silahlı, iğrenç mi iğrenç, sefil mi sefil, her türlü küfrü hakeden şerefsizleri “o daha bir çocuk, o senin dinine göre bile masum sayılan bir sabi” olana silah dayayıp poz verdiği zaman.

Ey Türk, titre ve kendine gel. Tayyibana ve Arab’a de ki: Senin dinin sana, benim dinim bana!..

Ve dinle:

Ve bir daha dinle:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder