15 Nisan 2014 Salı

AŞK ve TANRI

— …
— Yoksa Alevi misin?
— Hayır. Ama Sünni de değilim.
— Nasıl yani, yoksa dinsiz misin? Allah’a inanmıyor musun?
— Mezhep mensubu olmamak böyleyse, evet! Ama genel olarak dinlerin Tanrı’sına hayır diyorum!
— Tanrı mı?
— Türkçe konuşuyorsak Tanrı dememden doğal ne var ki? Tengri desem iyice çıldırırsın demek ki.
— Peki peki. Dinlerin Tanrısı?
— Evet. Nasıl ki aşk kurumsallaşınca anlam kaybına uğruyor, duvara çarpıp düşüyorsa Tanrı da kurumsallaşınca kendine yabancılaşıp anlam kaybediyor. O yüzden dinlerde anlam aranmaz. Onlarda “yap” ve “yapma” babında kurallar vardır. Daha açık ifadesi şu: Tanrı'nın anlamı kurumsallaştığı an, yani din olduğu an biter.
— Kurumsal?
— Evet. Camisi, kilisesi, havrası; cuması, cumartesisi, pazarı varsa yeterince kurumsal değil mi?
— Bunu pek anlamadım, aşkla ilişkisini de kuramadım. Tanrı'nın bitmesinden bahsediyorsun ama aşk? Aşk kurumsallaşmadan da bitmez mi?
— Evet ama kurumsallaşınca kaçınılmazdır bitmesi. Kavramın doğasına aykırı kurumsallık.
— Ama aşk her halükârda biter ki! Ya Tanrı? Tanrı biter mi?
— Biter, evet. Tanrı da biter.
— Aşkla Tanrı’yı aynı anlam aralığında kullanıyorsun. Enteresan...
— Bana özgü değil, ama evet. Mutasavvıflar, filozoflar, şairler, halk ozanları, birçok kişi ve grup var o anlamda kullanan.
— Anlatamıyorum! Ama aşk biter ki! Oysa Tanrı? Tanrı biter mi?
— Biter ve bitmeye yüz tutunca yeniden inşa eder kendini. Rivayete göre yüzyirmidörtbin defa yapmıştır bunu.
— Nasıl?
— Bilmiyorum. Ben inananların yalancısıyım. Tanrı’nın o kadar peygamber gönderdiğini söylüyorlar. Eğer doğruysa kurumsala karşı yeniden aşk olarak tanımlanmak istemiştir diye düşünüyorum.
— İyi de, eğer öyleyse ibadet falan?
— İşte kurumsal olan da o zaten! Yani zorunlu ise nasıl ibadet etmek Tanrı için anlamlı olabilir ki? Cami, kilise, havra arttıkça Tanrı anlam kaybına uğrar. Onlar çoğaldıkça Tanrı o derece azalır.
— Anlamlı olmak ve anlam kaybına uğramak mı?
— Basit: Zorlandığım için yapıyorsam, yani kafama silah dayanmışsa savcıya, ila-ebed yanmakla tehdit edilmişsem Tanrı’ya anlamlı gelmemeli ifadelerim, yaptıklarım. O emrettiği için değil, ben istiyorsam anlamlı olmalı aşk! Yani ben de âşıksam aşktır. Eğer âşık değilsem ibadetim, yani duam, daha açığı O’nunla konuşmam emir kipindedir. Bu ya tecavüze girer ya da köleliğe.
— Ama işte gene kurumsal olmadı mı Tanrı?
— Ben de onu diyorum. İbadeti karşılıklı muhabbetten çıkarıp mecburi ritüele dönüştürürsen kölelik olur. Köleliğin olduğu yerde aşktan ve sevgiden bahsedebilir miyiz? Efendisine âşık olduğunu söyleyen bir köle kabul etsin etmesin, âşık değil köledir. Bütün kitabî dinlerin sorunudur bu.
— İbadet olmazsa Tanrı'ya bağlılık nasıl bildirilecek ki?
— Neden Tanrı'ya bağlılık bildirmek zorundadır ki insan?
— Değil midir?
— İstediği aşk bağlılığı ise anlaşılır. Toplumsal düzene karışıyor oysa; kendi aranızda şöyle şöyle yapmazsanız yakarım. Birbirimize edeceğimiz küfürlere bile karışmıyor mu? Birbirimizi nasıl öldüreceğimize?
— Tanrı'nın istediği ideal düzen kurulana kadar illa ki birileri birilerini öldürecek ki zaten.
— İşte bu lineer tarih, lineer toplum anlayışı ideal toplum safsatasını besliyor. İster bu dünyada ister başka bir dünyada Cennet vadeden bütün ideal fikirler kurumsal dine dönüşür ve safsatadır. Hepsi de baskı ve şiddet öngörür. Mesela bütün kitabi dinler, kurallarına uymayanı ebedi ateşle tehdit ediyor mu etmiyor mu?
— Evet, ediyor. Zorla güzellik olmaz diyorsun yani.

— Bu bir nevi kıskançlıktır diyorum. Kıskançlık ceza içerir. O yüzden aşkı sakatlar ve aşkı hastalıklı yapar diyorum.


— Tamam işte aşktan söz ediyorsan, aşıkların yapması gereken şeyler yok mudur?

— Tabii ki var, kıskançlık onlardan biri değil diyorum. Tanrı kendini beğenmiş, küstah bir narsist midir ki şunları şunları yapmazsanız yakarım sizi desin? Veya şunları şunları yaparsanız ebedi mutluluk kaynakları veririm desin? Şunu anlarım: Sevginiz karşılıksız değil, ben de sizi seviyorum. Ama pazarları kiliseye, cumaları camiye gitmezseniz sizi yakarım demek? Gazetelerin üçüncü sayfalarında vardır böyle haberler; “Çok kıskanıyordum, bütün vaktini bana ayırmadığı için öldürdüm”, “çok seviyordum, başkasına bakınca öldürdüm.” O kadar seviyorum ki öldürüyorum. O kadar seviyorum ki ebedi ateşte yakacağım. Seni ebediyen yakacağım ama seni düşündüğümdendir bu. Seni ebediyen yakmazsam belli ki inanmayacaksın aşkıma...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder