Önce
AKP, ABD, The Cemaat koalisyonu TSK’ya kumpas kurdu. Araya bir iki şaibeli tip
de soktular ki onlar üzerinden suçlu üretebilsinler. Muhalif gazeteci ve
televizyoncuları kovdurttular, kimisini içeri aldılar. Tamamen hukuku rafa
kaldıran bir süreçti o süreç. İnsanlar öldü, intihar etti, aileleri perişan
oldu… Toplum Kemal Sunal-Şener Şen filmi seyreder gibi seyretti, çoğu zaman
yaptığı gibi…
AKP
diğer ortaklarına rest çekince ortakları birden düşmana dönüştü. Oysa The
Cemaat mensupları her şeyi Tayyip beyin kimi zaman emri, kimi zaman izniyle
yapmıştı. Ali Fuat Yılmazer aylardır televizyonlarda bağırıyordu: “Her şeyi
Başbakanın emriyle yaptık.” Mahkemeye verdi mi Başbakan? Vermedi! Onun yerine
sahur vakti kelepçe taktırdı…
The
Cemaat mensuplarının ister emirle, ister inisiyatif kullanarak hukuk dışı işler
yapmış olmaları onları masum yapmaz. Ama öncelikle emir vereni yapmaz. “Beni 12
yıl boyunca kandırmışlar” diyen adamı devlet adamı hiç yapmaz. Kukla yapar,
cahil yapar, bir sürü şey yapar ama yapmayacağı tek şey devlet adamlığıdır…
Bugün
The Cemaat mensuplarına operasyon yapılıyor. Bu da tamamen hukuk dışı ve ahlak
dışı yöntemlerle yapılıyor. Toplum yine “Davaro” filmi seyreder gibi seyredip,
yine “Tayyip haklı” diyor…
Kimin
kimle, hangi yöntemlerle savaştığı önemli mi? Elbette önemli! Hadi belli ki
laik ve sosyal olmaktan geçmişiz, olan ağır aksak yürüyen, yarım yamalak olan, payanda
tutulması gerekirken dibine dinamit bağlanan hukuk devletine oluyor. Kurumları
iğdiş edilmiş, kurumları birbiriyle mücadele eden bu ülkede hukuk devleti
olmazsak ne olur ki, o da neymiş derseniz Mısır’a bakın, Suriye’ye bakın,
Irak’a bakın, İsrail-Filistin’e bakın derim… AB hayalleri kurarken Ortadoğu
Ligi’ne uyanınca “şok olduk sayın seyirciler” demeyelim lütfen, çok kırılırım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder